22.9.08

Kenya Usulü Tahsilat




Nairobi'de Shell benzin istasyonlarindan biri deposunu tepeleme doldurttuktan sonra ödeme yapmayi reddeden müsterisini bir türlü ödemeye ikna edememis. E ne yapsin, o da Kenya usulü tahsilat yöntemlerine basvurmus ve arabanin dört lastiginin de havasi bosatilmis.

Ilginç bir tahsilat yöntemi...

16.9.08

Nairobi Ulusal Parki

Nairobi Ulusal Parkı, Kenya'nın en eski ulusal parkı, yaklasik 117km² bir alan üzerine kurulmus olan park 1946 yılında hizmete açılmış. Sehir merkezine uzakligi sadece 7km. Kısa süreli Nairobi'de kalacak iş adamlari için rahatlıkla "ben de safari yaptım" diyebilecekleri nitelikte bir yer. Ancak uzun süreligine Kenya'da kalacak ve planlariniz içerisinde Masai Mara veya Amboseli Ulusal Parki'nda safari yapmak varsa, bu durumda Nairobi Ulusal Parki'na hiç ugramayin derim. Yeri gelmisken safari kelimesini biraz irdeleyelim. Kswahili (ya da Swahili) dilinde "uzun seyahat" anlamına geliyor. Bu arada Swahili dilinde Arapça kökenli bir dolu kelime var. Dolayisiyla Türkçe ile bazi kelimeler ses ve anlam bakimindan hayli benzerlik gösteriyor. Bu da baska bir yazinin konusu olsun. Özellikle 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında, Ernest Hemingway, Theodore Roosvelt gibi ünlüler tarafından meşhur edilen uzun süreli av gezileri için o dönemde kullanılsa da "safari" sözcügü, son zamanlarda yanlızca turistler için ulusal parklar ya da koruma alanlarında gerçekleştirilen "yaban hayatı izleme turları" için kullanılmakta. Nairobi Ulusal Parki'nda her ne kadar doğal ortam ve içerisindeki yabani hayvanlar gerçekse de; hem alanın - safari yapılan diğer milli parklara oranla - daha küçük olması, hem de sakinlerinin çoğunun -aslen- doğal mekanları olmaması nedeniyle, burada yapılan safari pek safariden sayılmıyor. Eger vahsi hayvanlari avlarini yakalamis, beslenirken görmek istiyorsaniz safariye günün ilk isiklariyla baslamalisiniz. Nairobi'de ilk ayimiz oldugu ve buradaki düzenimizi kurmakla mesgul oldugumuz için biz safariye tam ögle vakti baslayabildik. Bu durumda vahsi hayvanlar disinda ceylan, impala, zebra ve zürafalarla, babun maymunu, devekuşu, timsah ve su kaplumbagasindan başka birşey göremedik dogal olarak. Aslan, leopar, çita gibi vahşi yaratıklar ise çoktan avını avlamış, karnını doyurmuş ve vahşi doğa özlemiyle yanıp tutuşan iki ayaklı yaratıkların şerrinden uzakta, sessiz bir gölgelikte şekerlemelerini yapmaktaydilar. Vahsi hayvanlari göremeyince varliklariyla ilgili süpheye düstük, ama parktan çikmamiza yakin yolun ortasinda büyük olasilikla bir aslan tarafindan parçalanmis impala iskeletiyle karsilastigimizda parkta vahsi hayvanlarin var olduguna kanaat getirdik. Sonradan ögrendigimize göre parkta 23 adet aslan ikamet ediyormus. Özellikle yırtıcı nüfusunu koruyabilmek için başlatılan "vahşi hayat korunması için kiralama programı" kapsamında, göçer hayvanların göç yolları üzerinde yer alan çiftlik arazileri, Maasailer'den kiralanıyor. Böylece, son yıllarda parktaki hayvan nüfusunun ciddi miktardaki düşüşünün önüne geçilmiş. Ancak, kiralanan bu göç yolu bantlarında 2003 yılı Mayıs ve Haziran aylarında, karınlarını Maasailer'in sürüleriyle doyurmaya kalkan aslanlardan bazılarının mızraklarla vurularak öldürülmeleri, çözülmesi gereken yeni sorunların doğmasına neden olmuş. Sorun çözülmüs mü, henüz ögrenemedim.
Safari sirasinda babun maymunlarini görünce can havliyle arabanin camlarini kapattik. Bir adet erkek babun çaliliklarin arasinda sakin sakin oturuyordu.











Iki adet babune de minik babuslariyla mesguldüler. Ben babun sülalesinin fotograflarini çekerken esim ögle yemegi olarak sandviçlerimizin yanina eklenmis, yemedigimiz patates kizartmalarini almak üzere arabanin arkasina yöneldi ve folyo içine sarili patatesleri alip öne dönmesiyle babun aniden oturdugu yerden siçrayarak benim cama tüm gücüyle çarpti ve pençeleriyle kapinin kenarlarina asilip içeriye bakmaya basladi. (Bakiniz yukaridaki fotograflar)Ben bir taraftan çiglik atip bir taraftan fotografini çekmeye çalisiyorum. Fotograf makinama teleobjektif takili oldugu için o kadar yakin mesafeden fotografini çekmeyi basaramadim. Küçük fotograf makinasiyla ancak görüntüleyebildim. Ardindan arabanin kaputunun üzerine geçti, daha sonra arabanin tepesine çikip tepinmeye basladi. Esim pencereyi azicik aralayip patatesleri disari atti. Bencil babun eslerine ve çocuklarina zirnik koklatmadan patatesleri afiyetle mideye indirdi. Aksam bu olayi düsünüp, uzun bir süre gözüme uyku girmedi. Eger arabanin cami açik olsaydi neler olabilirdi hayal bile etmek istemiyorum.

Nairobi Ulusal Park'da gördügümüz hayvanlardan örnek fotograflar;











Bu arada benim "Tikinan Zebra" tablomla üstteki nasil da benziyorlar, adeta kardes gibiler :-).









Nairobi Ulusal Park'in ana girisinde, parkuru yaklasik bir saat yürüyüsle tamamlayacaginiz "Safari Walk/Tabana Kuvvet Safari"de illaki vahsi hayvanlari görmek isteyen ama yeterli vakti olmayanlar için tercih edilebilir. Gerçi adi safari ama kendisi aslen hayvanat bahçesi. Ben hayvanlari dogal ortamlarinda gözlemlemekten yanayim, oldum olasi hayvanat bahçelerini sevemedim, hatta oradaki hayvanlara özgürlükleri ellerinden alindigi için açikçasi acirim. Seçim sizin...


Sadece bizim tecrübelerimizle sinirli safari önerilerimiz;



  • Safariye baslamadan önce mutlaka parkin haritasini edinin.


  • Parkin ana kapisi disinda, acil çikis kapilarini da önceden harita üzerinde görevliyle birlikte kontrol edin. Mesela Nairobi Ulusal Park haritasinda ana kapi disinda gösterilen acil çikis kapilarinin dogru yerde olmadigini tecrübeyle tespit ettik. Haritaya da pek güvenmeyin derim.


  • Cevrenizi çok iyi gözlemleyin. Eger çevrede size tehlike olusturabilecek bir havyan varsa - özellikle maymun sülalesinden - mutlaka arabanin camlarini kapatin.


  • Bizim gibi hata yapip hayvanlari sakin ha beslemeyin...


  • Eger kendi araciniz yerine parkin büyük safari aracini tercih ettiyseniz - ki genellikle bu araçlarin tepesi tenteli, kenarlari açik oluyor - arabanin disina çikarak fotograf çekmeyin, elinizi, kolunuzu arabanin disina çikartmayin. Eger arabanin üzerinde tente yoksa ayaga kalkmayin. Neden mi? Hayvanlar arabayi bir bütün olarak algiliyorlar. Kendilerinden büyük bir objeyle karsilastiklarinda, korkup saldirmiyorlar. Ancak arabadan sarkan el, kol, vs gördüklerinden bu objenin bir bütün olmadigini farkedip, saldirgan olabilirler.





Iyi safariler...

14.9.08

Bir Ayin Bilançosu

15 Agustos'da Nairobi'ye gelmeden önce kendimize bir aylik plan yapmistik. Hedefimiz bir ay sonunda evimizi, esyali veya esyasiz kiralamak, eger esyasiz ise dösemek, arabalarimizi kiralamak veya satin almak, bu arada da sagin solun keyfini çikartmak, haftasonlari sehir disina çikip vahsi dogayla içiçe olabilmekti.
Efendim, hedefimizin ne kadarini gerçeklestirdigimize gelince, anlatayim. Bu süre içinde ev, maisonette (minik ev), penthouse (çati dubleksi), townhouse (site içinde bitisik ev), bungalow'dan (eski, koloni zamanindan kalma ev) olusan yaklasik 40/45 seçenek gezdik. Tabanlarimiza kara sular indi. Bu kadar çok seçenek görünce kafamiz karisti. Birinin muhiti iyiyse bahçesi küçüktü, evin içi yasanabilecek gibi degildi, merkeze uzakti, güvenligi yeterli degildi, evin içi aydinlik degildi, vs,vs. Emlak komisyonculariyla da bu arada komik olaylar yasadik. Ilk emlak komisyoncumuz hanimla üç ayri daire gezdik. Daireleri görmeye giderken bu hanim arabada arkada oturuyordu. Esim her yol ayrimina geldigimizde soruyor "Düz mü gidecegiz, yoksa saga veya sola sapmali miyiz? diye. Arkadan cevap yok, megerse emlakçi arkada bilmem kaçinci uykusuna dalmis, horlamaya bile baslamis. Onun gösterdiklerinden zaten bir is çikmayacagi belliydi. Ikinci gün profesyonel bir emlak komisyoncusuna, Knight Frank'a gittik. Komisyoncu hanimin bize ilk gösterdigi St. Austin's Garden sitesindeki daireye adeta vurulduk. Aklimizda hep esyali, büyücek bahçeli bir ev kiralamak varken nedense bu daireyi gördükten sonra esim de, ben de ne görürsek görelim hep gözümüzün önünde St. Austin's Garden vardi. Hem apartman dairesi, hem de döseli degildi, ama yine de ilk görüste ask diye niteleyebiliriz bu durumu. Yedi bina, her binada alti daireden olusan sitenin tam güvenlikli olusu, dairenin kullanisli olusu, balkonunun yemyesil, miniminnacik göletli bir orta bahçeye bakiyor olmasi, bahçedeki kus nameleri mi nedir bizi çeken, o kadar seçenek gezdikten sonra St.Austin's Garden'da karar kildik.




Balkonumuzdan orta bahçenin görünüsü



Dairenin döseli olmamasi eksi bir puan miydi? Kenya sartlarinda, hele bir de hintimsikenya zevkiyle dösenmis evleri gördükten sonra kesinlikle arti puan diyebilirim. Aklima gelmisken histli evsahibinin evinden bahsedeyim size. Ev güzel, bes oda, büyücek önde ve arkada bahçesi var. Ev yari döseli, o alli güllü desenli perdelerin farbelalarini görünce esimle gözgöze geldik, ya sabir deyip evi gezmeye devam ederken gözüm yatak odasinindaki yatak takimina takildi kaldi. Tasvir etmemi beklemeyin, edemem. Dönüp ev sahibine bu esyalarin hepsi kaliyor mu, yoksa alacak misiniz diye sordum. Hepsi kaliyor, kendi esyaniz gibi kullanabilirsiniz demez mi? Tesekkür edip arkamiza bakmadan kaçtik oradan da. Nihayet St. Austin's Garden'imizda karar kildik. St. Austin'in diger artilari da sitenin içinde spor salonu, havuz, sauna, vs, vsnin olmasi. Eger spor salonu evden uzaktaysa günün sonunda trafigi bahane edip yarin giderim diye çamura yattigim çok olmustur Luanda'da. Bu sefer trafigi bahane de edemiyecegim, pasa pasa gitmek durumundayim sporuma.


Sira evi bastan asagiya dösemeye geldi. Ilk olarak perdeleri siparis verdik. Terziyi ilk gördügümde pek gözüm tutmadi ama Knight Frank büronun tavsiyesi oldugu için, bu kadar sistemli çalisan bir sirketin tavsiyesinin de iyi olacagini düsündüm. Terzimizin adi James. James ile degil telefonda, yüzyüze bile anlasmak çok zor. Kendisi birçok afrikali gibi pigeon english (kumru ingilizcesi) konusuyor, yani anlayana ask olsun. Ancak James perdeler dikilene kadar beni sinir etse de yine de afrikalilarin ingilizcesini çözmemde bana yardim ettigi için kendisine minnettarim. Dün nihayet James perdeleri getirdi. Bir gün önce getirmesi gerekiyordu, ama bir elemani öldügü için bir gün rötar yapmis. Bu arada Afrika'da o gün ise gitmek istemiyor musunuz, hemen ailenizden yada yakin çevrenizden birini öldürün, bir süre sonra bir bakmissiniz yetim kalmissiniz. Ancak kimi ne zaman öldürdügünüzü unutmamalisiniz, ayni kisiyi bir daha öldürmemeniz açisindan. Neyse dün perdeler geldi gelmesine. Salonun perdeleri kabul edilebilir durumda, mutfak perdesi 10cm uzun, odalarinkiler ise 3'er, 4'er cm olmak üzere uzun dikilmis. Raylarina takilmis tüm uzun perdeleri söktürtüp, James'in koltukaltina yerlestirip geri gönderdim. Bakalim bu hafta bekliyoruz kisaltilmis halleriyle perdelerimizi.


Bir ay sonunda basimizi sokacak bir daire bulup, kendi zevkimizle dösendik, ulasim araçlarimizi hallettik, ha ayrica bisikletlerimizi de aldik - daha kullanmak kismet olmadi ama - üç günlügüne Darüsselam'a is icabi da olsa gittik, iki kere Naivasha Gölü civarini tavaf ettik, Nairobi'nin içindeki National Park'da (Ulusal Park) hem arabayla, hem de yürüyerek safari yaptik, Karen Blixen'in müzesi, kafesi, golf kulübünü gezdik.


Kendimize koymus oldugumuz hedefimize ulastik, hem de fazlasiyla. Daha ne yapalim?


Aferin bize...



Not: Fransa'dan yolladigimiz iki konteyner elimize bu hafta ulasti ve içindekiler yerlerine yerlestirildi, ancak temmuz ortasi Luanda'dan yola çikan 11 konteynerdan halen haber yok. Bakalim dünyanin neresinden çikacaklar?

9.9.08

Dar es Salaam'dan Selam...

Kenya'nin güney komsusu, Tanzanya'nin Hint Okyanusu'na kiyi sehri Dar es Salaam'dan sizlere selam getirdim. Bu kisa yolculukta Tanzanya ile ilgili ögrendiklerimi kisaca size aktarayim;

Birlesik Tanzanya Cumhuriyeti Dogu Afrika'da Kenya ile Uganda'nin güneyinde, Rwanda, Burundi ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin dogusunda Zambia, Malawi ve Mozambik'in kuzeyinde yeralmakta.

Nisan 1964’te Tanganika ve Zengibar / Zanzibar adlı iki bağımsız devletin birleşmesinden meydana gelmiş Birlesik Tanzanya Cumhuriyeti . Başkenti Dodomo. En büyük kenti, aynı zamanda eski başkenti olan Dar es Salaam/ Darüsselam bizim Istanbul'umuz gibi Tanzanya'nin ekonomik merkezi adeta. Resmi dili İngilizce ve Swahili. Resmi para birimi Tanzanya Şilini. Ülkede İslamiyet, Hıristiyanlık ve Putperestlik dinleri yaygın. Ramazan coskuyla kutlaniyordu Darüsselam'da ve özellikle yari nüfusu müslüman olan Zanzibar'da. Istanbul/Erenköy sahildeki Zanzibar Restoran'a her gittigimde amerikan servis üzerindeki Afrika haritasinda isaretli Zanzibar Adasi'na içimi çekerek bakar ve "Bir gün acaba kismet olur mu oralara gitmek diye düsünürdüm." Feribotla yaklasik iki saat uzakliktaydim Zanzibar'dan. Günübirlik gidebilirdim ama, en az iki gece kalmali gitmek üzere gelecek seyahat planlarimiza ekledik Zanzibar'i da.

Sekizinci yüzyıl civarinda Tanzanya’ya Araplar gelerek İslamiyet'i yaymislar. 1499’da Vasco de Gama, Hindistan’a yolculuk yaparken Zanzibar'i keşfetmis. Sonraki iki asırda Portekiz İmparatorluğu, Doğu Afrika’nın ticaret şehirlerinin çoğunu kontrolü altında tutmus. On sekizinci yüzyıl başlarında Umman Arap Sultanlığı kıyıya seferler yaparak Pemba (Zanzibar'in kuzeyinde diger bir ada) ve Kilwa şehirlerini zaptetmis. 1840’ta Umman Hükümdarı sarayını Zanzibar'a taşımis - (tropik adada bir saray, akilli adammis vesselam). On dokuzuncu asrın büyük bölümünde Zanzibar, ülkede fildişi ve köle ticaretini elinde tutan kuvvetli bir Sultanlık halindeymis. 1885’te Tanganika, Almanya’nın yönetimi altına girmis. İngiltere 1890’da Zanzibar’ı himayesi altına almıs. Tanganika Birinci Dünya Savasi'nin sonuna kadar Alman Doğu Afrikası’nın bir parçası olarak kalmıs. 1919'da imzalanan Versailles Antlaşması'yla Alman Doğu Afrikası'nin bölünmesi neticesinde Tanganika Milletler Cemiyeti İngiltere'nin mandası olmus. 1946 yılından itibaren Birleşmiş Milletler'in gözetiminde İngiltere tarafından idare edilen bir memleket haline gelmis. Tanganika’da bağımsızlık hareketleri 1954’te Tanganika Afrika Milli Birliği Partisi kurulmasıyla başlamıs. 9 Aralık 1961’de Tanganika bağımsızlığını kazanarak bir sene sonra cumhuriyet idaresine geçtiğini ilan etmis. 10 Aralık 1963’te de İngiltere Zanzibar’a bağımsızlık vermis. 26 Nisan 1964’te Doğu Afrika’daki Tanganika Cumhuriyeti ve Tanganika kıyısının yakınındaki Zanzibar Ada Cumhuriyeti birleşerek Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti adını almis.

Bu kadar tarih yeter!
Darüsselam'da vesselam görülebilecek yerler bir elin parmaklarini geçmiyor. Benim yazdiklarim yeterli gelmez de, ben tarihi belgeleriyle birlikte, daha derinlemesine ögreneyim diyorsaniz Ulusal Tanzanya Müzesi'ni gezebilir, ilk hominidlerden Zinjanthropus ile tanisabilirsiniz.

Ikinci gezilebilecek yer; Village Museum/Köy Müzesi. Tanzanya'da 120 degisik kabile, kendilerine öz yöntemlerle, degisik stil kulübelerinde yasiyorlar. Yok olmaya yüz tutmus kabile yasantisini, kulübelerini gözler önüne seren açik hava müzesi Village Museum. Village Museum'da lokal müzik ve dans gösterisini de izleyebilirsiniz.

Darüsselam'da gezdigim yerler arasinda beni en çok etkileyeni Hint Okyanusu kiyisindaki balik pazari oldu. Eski zamanda Darüsselam'da balik fakirin yemegiymis. O dönemde çocuklarinin karnini doyurmak için pazara gelen kadinlar paralari olmadigi için alacaklari balik karsiliginda kendilerini satarlarmis. Balik pazari belli basli üç bölümden olusuyor. Birincisi baliklar denizden gelirgelmez açik arttirmayla satis yapilan yer. Ikincisi satilan baliklarin temizlendigi yer. Üçüncü kisim ise baliklarin pisirildigi bölüm.





Hemingway'in ünlü "Kilimanjaro'nun Karlari" romanin konusu, Afrika'nin 5894 metreyle en yüksek noktası, Kilimanjaro Dagi Tanzanya'nin kuzeyinde ve Kenya'ya sinir. Kilimanjaro'ya Nairobi'den veya Darüsselam'dan uçakla gitmek mümkün. Kilimanjaro'da ayri bir seyahat noktasi olarak listemize eklendi.

Ülkede üç tane büyük göl var: Malawi, Tanganika ve Victoria gölleri. Victoria gölü Kenya, Tanzanya ve Uganda tarafindan paylasiliyor. Tanzanya sinirlari içinde Afrika Kitasi'nin ünlü "big five"ini / büyük beslisini ( aslan, leopar, fil, gergedan ve buffalo) ayni gün görebileceginiz Serengeti ve Ngorongoro Dogal Parklariyla da hayli ünlü.
Kisacasi Tanzanya'da gidilebilecek yerler arasinda kesinlikle düsünülmesi gereken bir ülke...

5.9.08

Rift Valley / Rift Vadisi

Geçen haftasonu yine Naivasha Gölü civarindaydik. Naivasha su ünlü Rift Vadisi sinirlari içinde yer aliyor. Bu sebepten ötürü "Neymis bu Rift Vadisi'ni bu kadar önemli kilan?" diye düsünüp, internette minik bir arastirma yaptim. BI/ yani before internet (internet öncesi) bizim niceydi halimiz demek ki. Nasil erisiyorduk bu kadar bilgiye. Evimizde Meydan Larousse ve Hayat Ansiklopedilerinin el verdigi oranda bilgileniyor ya da bir bilene danisiyorduk. O da mi olmadi, hadi en uzun boylusundan kütüphanelere gidiyorduk - tabi üsenmediysek. Neyse, internete zeval verilmesin diyeyim ve sayesinde kopyalayip yazima yapistirdigim Büyük Rift Vadisi ile ilgili asagidaki makaleyle sizleri basbasa birakayim.













Bir kosu bisikletimle gidip çekiverdigim Rift Vadisi fotolarim. Büyük Rift Vadisi'ni fotograflarim elverdigince büyük görebilmek için üzerlerine tiklayabilirsiniz.


Ben demiyorum internet diyor. Buyrun okuyun;
"Büyük Rift Vadisi yaklaşık 6.000 kilometre uzunluğunda, Suriye'nin kuzeyinden Afrika'nin doğusunda Mozambik'in ortalarına kadar uzanan engin bir cografi ve jeolojik şekildir. Vadinin genişliği otuz ilâ 100 kilometre arasında, derinligi ise birkaç yüz metreden binlerce metreye değişiyor. Vadinin adı kâşif John Walter Gregory tarafından konmuş. Aynı zamanda bu çöküntü hattı dünyanın en büyük fay hattıdir. Doğu Afrika'dan başlayip, Türkiye'nin güneyinde Amik Ovası'nda son bulur. "Bugün Rift Vadisi'nin jeolojik görünümü benzersizdir. Vadinin geçmişte de iklim değişikliğinin temel nedeni olması aynı ölçüde şaşırtıcıdir. Yerkabuğundaki giderek yükselen kabarma öyle bir noktaya ulaştı ki, bu yükselti doğuya düşen topraklarda yağmuru engelledi ve böylece suya hasret tropikal ormanları yaşam kaynağından yoksun bırakti. Böylece Dogu Afrika'nın ormanları küçülerek, savana adı verilen çayırlarla, ağaçlıklardan oluşan bir bitki örtüsüyle yer degistirdi. Geçmiş zamanların bir anısı olarak, Batı Afrika'dakilere benzer ağaçlar, kuşlar, kelebekler ve hayvanlara artık dağınık biçimde Mombasa'nın kuzeyindeki Arabuko Soreke ormanıyla Tana Nehri kıyılarında rastlanabiliyor.
Dağlık yükseltilerin oluşumuyla Doğu Afrika'nın ormanlarının budanması dev boyutta bir ekolojik değişimdir. Ancak bölgede yerkabuğunun çatlayıp kabarması yer yer daha keskin sonuçlara da yol açtı. Vadinin herhangi bir noktasında, ama özellikle yüksek bölgelerde, yarıçapı birkaç kilometre olan bir alan içinde sık tropikal orman, yarı çöl, alp çayırlıkları, çalılık ve ağaçlıktan oluşan bir mozaik görülmekte.
Yerkabuğunun kabarması ve çatlamasıyla oluşan bu ekoloji şartları orada yaşayan hayvanlar için az bulunan çeşitlilikte bir çevre yarattı. İşte bu, Doğu Afrika'da insan türünün evrimini hızlandıran önemli bir etken olabilir.


Bugünün Afrikası'nda Rift Vadisi Kenya'dan kuzeye, Etiyopya'ya doğru uzanırken, muhteşem Turkana Gölü havzasını oluşturuyor. Burayı muhteşem kılan sadece gölün çarpıcı güzelliği ve çevresinin etkileyici çıplaklığı değil, aynı zamanda güney kıyılarındaki tortul katmanlarında gömülü insansı fosil hazinesidir. Çalışmalarına 1968 yılında küçük bir araştırmayla başlayan Richard Leakey, insanın Kenya'daki eski atalarıyla ilgili arayışını işte burada sürdürmekte.
Kuzeyden güneye 250 km., doğudan batıya 55 km. uzanan gölün uzun ve sığı kıyıları tropikal güneşin altında yeşil ışıltılarla parlamakta. Güneyde küçük volkanik tepelerden oluşan bir set gölün daha aşağı, kuzey Kenya'nın kurak topraklarına ulaşmasını engellemekte.
Batı yakasında, bazı tepeleri 1500 metreyi aşan sıradağlarla Rift Vadisi'nin duvarı yükseliyor. Burası uzun boylu, zarif, doğa sever bir kabile olan Turkana halkının ülkesidir. Daha ötede Uganda dağları ve ormanları yer almaktadir.
Turkana Gölü'ne, kuzey ucundan, çamurlu sularını boşaltan Omo Nehri dökülüyor. Etiyopya'nın kuzeyindeki yüksek düzlüklerin suyunu topladıktan sonra kıvrılıp bükülerek, Kenya sınırına varan koca nehir burada Turkana Gölü'ne ulaşıyor. Turkana Gölü'nün üzerinde uçarsanız, hızlı bir akıntıyla gelen Omo Nehri'nin turuncu sularının ancak birkaç kilometre ilerledikten sonra gölün yeşil sularına karıştığını görürsünüz.
Burada turuncunun yeşile karışması muhteşem bir görüntü oluşturur. Yaklaşırken, hızını kesen engeller yüzünden taşıdığı alüvyonu bırakarak dev bir delta oluşturur. Bu süreç en az dört milyon yıldır sürmektedir ve bugün bulduğumuz fosilleri saklayan da işte bu nehirler ve gölün biriktirdiği tortu tabakalarıdır.
Önemli bir fosil yatağı da Omo Vadisi'nin aşağı kesimi, Kenya siniridir. Burada dört milyon yıl boyunca biriken 1000 metre yüksekliğindeki tortul katmanlar hominidlerin iskeletlerini ve geliştirdikleri taş işçiliğinin nadir örneklerini içinde saklayıp korumuştur. Ama gölün doğu kıyıları daha da zengin bir fosil hazinesine sahiptir."


Victoria, Tanganyika, Magadi, Nairobi'nin kuzey batisinda yer alan Naivasha, Nakuru Gölleri hep Rift Vadisi sinirlari içerisinde bulunuyor.


Antropolog Donald Johanson ve ekibi tarafindan Etiopya'nin Kenya'ya sinirinda, Büyük Rift Vadisi sinirlari içindeki Omo Vadisi'nde 1974'te bulunan, 3.2 milyon yaşındaki bulundugu sirada Beatles'in "Lucy in the Sky with Diamonds" parçasi çaldigi için iskeletine Lucy adi verilen ilk (hominid) insanimsi Lucy 30 kg ağırlığında, 1.10 metre boyunda. Etiopya Hükümeti tarafindan kendisine tahsis edilen ilk hominid pasaportuyla ve Amerika'nin verdigi vizeyle su siralarda Lucy Amerika'da sergi sergi dolasmakta. En iyi dileklerim seninle Lucy, umarim Yeni Dünya'da gözün gönlün açilir!


Diger bulunan fosillerle birlikte Rift Vadisi, özellikle de Etiopya'nin Omo bölgesi insanligin besigi diye adlandiriliyor.


Bilmem anlatabildim mi Rift Vadisi'nin dünyamiz için önemini?

4.9.08

Russelas'in Bizlere Mesaji

Russelas der ki:
"Sevgili Insanlar,
Insanlarin hepsinin kötü olmadigini biliyorum. Hepsi bizi avlayip, öldürmüyor. Hatta bazi insanlar gergedanlari silahli insanlardan korumak için çok çalisiyorlar. 1982 yilinda arkadasim Michael M. Werikhe tatillerinde sadece ben ve tüm gergedanlar için Mombasa'dan Nairobi'ye yürüdü. 17 yil içinde Michael 1.25 milyon dolar topladi gergedanlari koruma projesi için. Para topalayabilmek için o kadar yol tepti. Gergedan Adam diye de bilinen Michael büyük adamdi. Michael diger insanlara insanlik ve doga için gergedanlarla hep beraber yasamanin önemini gösterdi.
Michael 1999'da öldü. Onun yasami gergedanlarin yasamasini isteyen diger insanlara yardim etti. Bugün neden halen hayattayim bunu çok iyi biliyorum.
Siz de bunlardan biri olabilirsiniz. Ancak acele edin! Lütfen, beni ve diger gergedanlari kurtarin. Bizlerden hayatta kalan çok az.


Saygilar,
Russelas"


Bazı Uzak doğu ülkelerinde gergedan boynuzu tozunu yiyen kisiye afrodizyak etkisi yaptigina inaniliyor. İşte bu Çinliler başta olmak üzere bazı toplumların gergedanlaşma sevdası sonucu gergedanlar %90 oraninda yok edildi. Megerse gergedanların boynuzu öbür hayvanlarınki gibi kemikten degil, saç, kil ve tirnaklarin yapisindaki keratin denen lifsi bir proteinden oluşuyormuş. Proteinini gergedan boynuzundan alacagina et, balik, tavuk ye, süt iç, be Cinli kardesim!
Bazi gönüllü kuruluslar halen hayatta kalmayi basarabilmis olan gergedanlar bizimdir düsüncesiyle savas verip, üremelerini saglamaya çalisiyorlar.
Bu kuruluslara kolay gelsin, Cinlilere de Allah akil fikir versin.

2.9.08

Kenya'da Sünnet

Geçenlerde Hürriyet Gazetesi'nde okudugum bir haberi sizlerle paylasmak istiyorum.
Haber aynen söyle; "Batı Kenya'da garip bir sünnet olayı yaşanıyor. Çocuklar erkekliğe adım atmasının göstergesi olarak sünnet ediliyor. Ancak geleneklere göre sünnet düğünü üç gün sürüyor. Toplu sünnet töreninin ilk iki günü dans ve eğlenceyle geçiyor.Son gün yaşları 11-13 arasında değişen erkek çocuklar önce bir derede yıkanıyor, daha sonra gövdeleri çamurla sıvandıktan sonra sünnete hazır hale getiriliyor. Sünnetçi ise bıçağını biledikten sonra sünnet için herşey hazır. Ancak çocuklar sünnet edilirken ayakta durmak zorundalar ve ağlamamaları gerekiyor.Çocukların yüzündeki korkuyu ise gözlerinde anlamak çok kolay. Belli ki üç gün boyunca ayakta sünnet edilecekleri anın korkusunu yaşıyorlar."

Bizde de aslinda erkek çocuklarimiz komik kiyafetlere büründürülüp kapi kapi es, dost, akraba gezdirilerek yaslilarin elleri öptürülmüyor mu? Ardindan da sazli, sözlü dügün dernek yapilip, tonlarca para çarçur edilmiyor mu? Ne o oglum sünnet oluyor, hatta erkek oluyor. Peki kizlarimiz büyüdügünde niye kutlamiyoruz? Hiç düsündünüz mü bunu? Eger Kenya'da da sünnet Kemal Özkan'in fennî yöntemleriyle yapiliyorsa - ki hiç sanmam - o durumda tek fark Kenyali çocuklarin derede yikanmasi,çamura bulanmasi ve ayakta sünnet olurken onlari zapt edecek kirvelerinin eksikligi.

Sünnet deyince Kara Afrika'da yasanan büyük bir ayip, genç kizliga adim atan kiz çocuklarinin zorla sünnet edilmesi ve bunun neticesinde bir kisminin hayatlarini kaybetmesi geliyor aklima.

Bu konuda ufak bir arastirma yaptim.
Kenya'da aralık ayı kız çocuklarının sünnet edildiği ay. 2007 Aralık'ındaysa bu rakam önceki yıllarla kıyaslandığında artış göstermis.

Bunun baslica nedenleri:
- Medyanın ve diğer kurumların seçimlere ve kisa süreli yasanan iç kargasaya odaklanması,
- Erkek liderlerin kız çocuklarının sünnetine karşı duyarsızlığı,
- Kenya'daki otoritelerin kanunları uygulamaktaki isteksizliği.

Kisacasi aileler politik ortamdan faydalanmıslar. Çocuk hakları alanında çalışan aktivistler ailelerinin kız çocuklarını sünnet ettirmek için bu üç maddenin hazırladığı koşulları değerlendirdiğine inanıyorlar. Tatilden eve döndüklerinde sünnet edileceklerinden korkan yüzlerce kız çocuğuysa okuldan kurtarma merkezlerine kaçıp, siginmislar.

Uluslararası insan hakları kuruluşu Equality Now'ın Kenya'da kadın sünnetini önlemek için çalışan temsilcileri karşılaştıkları vakalar ve edindikleri bilgiler karşısında bunaldıklarını ifade ederken, her hafta sünnet edilecek kız çocuğu sayısında artis oldugunu bildirmekte.

Ülkedeki politik koşulları değerlendiren Marakwet Kız Çocukları ve Kadınlar Projesi'nden Hellen Toroitich şöyle diyor: "Sünnetin gerçekleştiği bölgelerdeki yerel yönetimler konu hakkında konuşmuyor bile. Erkek politikacılar oy kaybetme korkusuyla kadın sünnetine karşı bir duruş benimsemiyor. Kadın sünneti 2001'de yasal çerçevede yasaklanmış olmasına rağmen, otoriteler yasayı uygulamak için acele etmiyor."

İnsan Hakları ve Demokrasi Merkezi'nden Ken Wafula, "Şefleri ve asistanlarını yasal düzenlemeler ve çocuk hakları konusunda eğitmek gerekiyor çünkü bu duyarlılığa hiçbiri sahip değil" diyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 1996'daki araştırmasına göre Kenya'da kız çocuklarının yüzde 50'si sünnet ediliyor. Uygulamanın sıklığı şehirlerde düşerken, kırsalda yaygınlığını koruyor.

Equality Now'dan Jessica Neuwirth: "Marakwet'teki otoriteler ebeveynlere ve sünneti gerçekleştirenlere, bunun yasaya aykırı olduğunu ortaya koyan ve yasaya uymayanlara tolerans gösterilmeyeceğini söyleyen açık bir mesaj yollamalı. Kız çocuklarını sünnet edenler cezalandırılırken, sünnet edilmemiş kız çocukları etkin bir şekilde korunmalı." diye görüsünü belirtiyor.

Dünya genelinde 130 milyondan fazla kadın ve kız çocuğu şu an sünnetli. Her yıl en az iki milyon kız çocuğu sünnet ediliyor. Bu rakam günde altı bine denk geliyor.

Kadın sünneti temel bir insan hakkı ihlalidir.

Aci ama gerçek...