31.10.10

Onlar da çocuk!


Kenya'da yasayan 3 Türk hanim Nairobi'nin varoslarindan biri Kangemi'de haftanin bir günü Avrupa menseyli bir vakfin kurdugu derme çatma merkezde bir süredir gönüllü olarak çalismaktayiz. Benim 2 sene Angola'da, digerimizin 3 sene Güney Afrika'da yasamisligi var. Üssümüz Kenya olsa da Afrika’da simdiye kadar bir çok ülkeyi gezme imkani bulduk ve halen de elimizde fotograf makinalarimiz gezmekteyiz. Bu ülkelerin ortak problemi, ülkeler yeralti kaynaklari açisindan ne kadar zengin olurlarsa olsunlar bu zenginlik halka kadar maalesef inemiyor, gelir dagilimi esit degil, dolayisiyla da varsil ile yoksulun arasinda inanilmaz bir uçurum var.


Bizler de bir ucundan tutalim, o burunlari sürekli akan, gözlerinde çapaklari ve o çapaklarinin üzerinde kara sinekleri hiç eksik olmayan çukulata renkli sirin mi sirin çocuklara bir katkimiz olsun dedik. Yaptigimiz çevre okullardan toplanip getirilen ilk ögretim ögrencilerine resim, boyama, desen çalismasi, patates baski, vs, yaptirip, onlari edebiyatla tanistirip, siirler ezberletmek, çesitli yarismalar düzenlemek, vs, vs. Bu aktiviteler akabinde isimlerine yazilmis basari sertifikalari veriyoruz çocuklara, cok mutlu oluyorlar. Bu bahsettigimiz faaliyetleri egriti 3 adet masa ile yaklasik 20 adet plastik sandalyeli, üzeri sacla kapatilmis, duvarlari olmayan, derme catma bal9ik camur tabanli bir barakada yapiyoruz. Cocuklarla zaman nasil geciyor anlamiyoruz. Kangemi oldukca büyük bir varos, sayamadigimiz kadar okul var. Toz toprak içinde, yagisli sezonda çamur deryasi bir avlu etrafina kurulu kerpicten duvarli, saçtan çatili siniflardan olusan okullara ne kadar okul denilebilirse tabi. Yetiskinlige erisemeden anne olmus, bir çaput marifetiyle sirtina bebegini baglamis çocuk annelerle dolu Kangemi. Cocuklar genellikle babalarini tanimiyorlar. Bir kismi yetim, bir kismina da akrabalari bakiyor. Aileler çocuklari okula egitim almak düsüncesinden mada, hiç olmazsa günde 1 ögün yemek yiyebilsinler diye gönderiyor. Eger okulda o gün pisecek birseyler varsa sanslilar. Aksama evde çogunun yiyecek birseyi yok çünkü. Evlerde tuvalet yok, herkes tek gözlü evlerde, sagliksiz ortamlarda yasiyor. Yurtdisindan gelen bir kisim bagislarla yeni bir binanin temelleri atildi bu bizim de çalistigimiz merkezde, ancak tuvaletler için henüz kaynak yok maalesef.


_


Cocuklarla aktivite yaptigimiz derme çatma yer...


_


Mutfak bölümü...

Ögle yemekleri, bulamaç...


Cocuklarin bizlerle oldugu saatler boyunca o mutlu gülücükleri ve “Hayatimizda hiç böyle güzel bir gün geçirmemistik” demeleri bizi manevi olarak hayli tatmin etse de, hep daha fazla ne yapabilirizin arayisi içindeyiz.. Bizimkisi sadece okyanusda bir damla, farkindayiz ama, herkes birseylerin ucundan tutsa hayli yol alinir düsüncesindeyiz. Insan düsünmeden edemiyor, biz ayrilinca acaba gönüllü bulunacak mi bu proje için? Bizim gibi bos zamani olan hanim çok ama bu sekilde gelip destek veren nedense çok az.

Önceleri küçülmüsleri, yepyeni ancak nedense giymediklerimizi hep Türkiye'ye götürürdük. Artik hep burada dagitiyoruz yepyeni görüntülü eskilerimizi, hatta TR'den bile buraya tasiyoruz.


Birimizin yetiskin kizi okullarinin da liderliginde bu tür sosyal yardim projelerinde önemli görevler aliyor. Diger arkadasimizin en büyük hayali ise henüz 3 yasindaki oglu biraz daha büyüdügünde onun da buralari deneyimleyebilmesi.


Kütüphanemiz


_


Projemiz için Türkiye’den gelecek her türlü destege açigiz. Bu destekler finansal olabilir, kirtasiyenin her çesidi (kagit, kalem, defter, resim malzemeleri, tebesir), yine derme çatma kütüphanemiz için Ingilizce hikaye kitaplari, kiyafet, ayakkabi,vs, vs, olabilir. Ihtiyaç listesi hayli kabarik. Yardim etmek isteyenler benimle blogum vasitasiyla baglantiya geçebilirler...

Yeni baslayan insaat alani...


Cocuklarin çalismalarindan seçmeler...




_


_


_

24.10.10

Cocuksu Uçurtma

Iki hafta önce Nairobi'de yasayan bir Türk arkadasimla birlikte Nairobi'nin gecekondu mahallesi Kangemi'de Isviçreli bir hanimin liderligindeki ilkokul çocuklari için kurulmus, halen iyilestirilmeye çalisilan Kangemi Kültür Merkezi'nde haftanin bir yarim günü egitmen olarak çalismaya basladik. Cocuklarla resimler yaptik. Ilk basta hayli çekingen olan çocuklar geçen saatler sonunda pastel kalemlerin renklerine alisip, çekingenliklerini üzerlerinden atarak resimler çizip, çizdiklerini boyamaya basladilar. Ikinci hafta Fransa'dan esimin çocuklari geldigi ve bir haftada iki park ziyareti yaptigimiz için yeni baslayan görevime bir haftaligina ara vermek zorunda kaldim. Bir günlügüne bile olsa Kangemi çocuklariyla beraber olmak, onlara bir seyle ögretebilmek fikri beni o kadar heyecanlandirmisti ki daha çocuklarla tanismadan önce çocuksu ilk agaç baskimi yapmaya baslamistim bile. Fransa'dan çocuklar gelince baskima ara vermis atelyemi misafir odasi haline dönüstürmüstüm. Harika geçen bir haftanin sonunda sag salim çocuklari ülkelerine ugurladik. Ha, bu yogun hafta içinde pratik piyano sinavimi da basariyla tamamladim. Bu sabah misafir odasi sekline dönüstürülmüs atelyemi tekrar gerçek atelye sekline çevirip, yarim kalmis "Cocuksu Uçurtma" isimli baskimi nihayet tamamladim.

Içimdeki çocugu açiga çikartan çocuksu baskimin ilkini ben pek begendim.

Yola devam...

22.10.10

Afrika Hayvanlari : Su aygirlari

Büyük 5 ile basladigim, nasil olmussa halen soyu tükenmemis, Afrika'dan seçme vahsi hayvanlar yazi dizime su aygirlariyla devam. Su aygirlariyla ilk karsilasmam Aralik 2007, Güney Afrika, Kruger Park'daydi. Aman, aman ne heyecan yapmistim. Uzun süre beklemistik nehrin kenarinda su aygirlari birazcik daha kafalarini sudan çikartsinlar da fotograf çekebilelim diye. 2008 Agustos ayinda Kenya'ya tasindigimizdan beri de su aygirlariyla hayli yüz göz olduk.


Geçen sene Afrika'nin dogu yakasinda yasanan kuraklikta sadece Kenya, Masai Mara Park'da 600 civarinda su aygiri telef olmustu. Geçmise baktigimizda Mezopotamya'da, Kuzetbati Afrika'da yaklasik 3500 yil önce yasamis, Afrika'nin bati yakasinda yakin geçmiste soylari tükenen su aygirlari günümüzde sadece Kenya, Tanzanya, Zambia, Güney Afrika ile aşağı Nil'de yasamaktalar.

Yunanca'da nehirati anlamina gelen hippopotamus, yani su aygirlari adindaki anlama ragmen atlardan çok balina ve yunuslara daha yakin akrabalar. Yaklasik 2500 kg ile 4500 kg arasinda degisen cüssesiyle en büyük memeli otoburlar arasinda yer alan su aygirlari her ne kadar vakitlerini gündüzleri suda geçirseler de fillerden sonra gelen en büyük ikinci kara hayvanı konumundalar. Boylari maksimum 1.50 m, uzunluklari da 4.50 metreye kadar ulasan su aygirlari o koca cüsselerine ragmen saatte 30 km'den hizli kosabiliyorlar.


Yok, yok ben çekmedim bu fotografi. Internette dolasirken karsima çikti. Kim çekmis, fotografi çekilen hayatta mi? Eger bu bir photoshop mahareti degilse bence hiç sansi yok :-(...

Yaklasik 450 kg çeken koca kafalarinin sadece kulak, göz ve burun kisimlari disarida kalacak sekilde suya batarak hassas ciltlerini günesten korumaktalar. Suyun ve güneşin etkilerinden salgıladiklari pembe rengi sümüksü bir salgı ile korunuyorlar. Su aygırlari rahatça 10 dakika kadar nefes almadan su altında kalabiliyorlar. Hayatlarinin büyük kismini suda geçiren su aygirlari aslinda hayli kötü yüzücüler. Ya akarsuyun zemininde yürüyorlar ya da kendilerini akan suya taşıtıyorlar.


Tsavo West Park, Mizima Springs, Nisan 2009


Onlar için en uygun yasam alanlari yavaş akan, kıyı şeridi ve kumsalı olan her büyüklükteki, 18 ve 35 ° isi araligindaki akarsular.


Tsavo West Park, Mizima Springs, Nisan 2009


Ataerkil bir topluluk olan su aygirlari genelde 1 erkek ve hareminden olusan 20'li guruplar halinde yasiyorlar. Eger bir disi su aygiri bir erkek su aygiri dogurursa çocugunun can güvenligi için en az bir seneligine, yavrusu kendi ayaklari üzerinde durabilecek kivama gelene kadar guruptan ayriliyor. Yoksa gurubun lideri, erkek su aygiri tarafindan yeni dogan bebegin hayati tehlikeye girebiliyor. Eh ne de olsa rekabet her yerde var. Erkek su aygırları birbirlerine karşı kontrol alanlarını sert şekilde savunuyorlar. Hatta zaman zaman kavgaları ölümle de bitebiliyor. Grupların su ve karada sabit olarak sınırlandırılmış egemenlik alanları var. Alanın işaretlenmesi, erkek tarafından dışkısını dairesel kuyruk hareketi ile fırlatmasıyla olusuyor. Genelde geceleri karaya çıkan su aygirlari düzlüklerdeki otlarla besleniyor. Günlük bitki ihtiyaçlari yaklasik 50 kg.


Tsavo West Park, Mizima Springs, Nisan 2009


Su aygırları kuraklık zamanının başlangıcında çiftleşiyor ve sekiz aylık bir gebeliğin ardından yağmur zamanı tek bir yavru dünyaya getiriyorlar. Doğum da döllenme gibi su içinde gerçekleşiyor. 30 ile 50 kg arasında doğan su aygiri dogumdan hemen sonra yürüyebiliyor ve kendini zeminden su yüzeyine itebilme yetisine sahip. İlk haftalarda sadece anne sütü ile beslenen yavrunun beslenmesine yavaş yavaş bitkisel gidalar da ekleniyor. Yaklaşık bir yılın sonunda genç su aygiri anne sütünden tamamen kesilip, sırf bitkisel gıda ile beslenir hale geliyor. Vahşi hayattaki su aygirlarinin yasam süreleri yaklasik 30 ile 40 yıl arasinda degisiyor.




Afrika'da timsah ya da aslan gibi pek çok tehlikeli hayvandan daha fazla ölüm vakasına sebep olan su aygirlari yaygin görüşün aksine hiç de barışçıl hayvan degiller. Agaçlarin arkasina saklanan su aygirlari kendisine tehdit olusturdugunu düsündügü insanlari 50 cm uzunlugundaki köpek disleri maharetiyle bir hamlede iki parçaya ayirabiliyorlar.


Sweet Waters Reserve, Subat 2010


Nairobi'ye 1 saat uzakliktaki Naivasha Gölü'nde tedbirsiz birkaç balikçinin su aygirlari tarafindan telef oldugunu gazetelerde okumustum. Yine Naivasha Gölü kiyisindaki çadir kampi gezerken aksamlari karaya çikan su aygirlarina karsi kampin aksamlari elektrik verilen metal telle çepeçevre çevrili oldugunu ögrendigimde orada kamp yapma fikrinden hemen caymistim. Geçen haftasonu misafilerimizle Nakuru Park'da yaptigimiz safariden dönerken Naivasha Gölü kiyisindaki Naivasha Country Club'da ögle yemegi için durakladik. Yemek öncesinde de gölde tekne turuna çiktik. Afrika'nin nehir ve göllerinde kayik gezintisi yaparken her ne kadar kendimizi güvende hissetsek de su aygirlarina fazla yanasmamakta fayda var, zira koca cüsseleriyle o minik tekneleri alabora edebiliyorlar. Biz de göldeki gezimizi kiyi seridinde konuslanmis su aygirlarina sadece ve sadece fotograf makinamizin maharetiyle yaklasarak tamamladik.


Eh, ne de olsa tedbiri elden birakmamak lazim !!!

16.10.10

Afrika Hayvanlari : Büyük 5...


Afrika'nın beş büyüklerinden olan hayvanlar Afrika kıtasına özgü büyük hayvanların en tehlikelileridir.
Parklari ve bu parklarda özgürce dolasan sayisiz vahsi hayvanlariyla Kenya bence dünyanin safari baskenti. Parklarda leopar, aslan, fil, buffalo, ve gergedandan olusan BÜYÜK 5'i, yani 5 ana vahsi hayvani ayni günde görmeniz, hatta fotograflamaniz mümkün. Afrika daha birçok vahsi hayvana ev sahipligi yaparken neden sadece bu hayvanlar bu meshur Büyük 5 olarak anilmakta? Kesinlikle bu listeye girmek için iri cüsse aranmiyor. Sadece avlanmasi zor olan belli basli 5 vahsi hayvan seçilerek bu liste olusturulmus. Bu hayvanlar bir zamanlar çok değerli av hayvanlariydi. Şimdi ise safarinin amacı onları tüfek yerine fotoğraf makinesiyle yakalamak.

Biraz su Büyük 5 üzerine konusalim.

1. AslanVahsi Afrika'nin en önemli sembollerinden biri aslan ulusal parklarda turistler tarafindan en çok ilgi gören hayvanlarin basinda. Grup halinde yasayan aslanlar çok tembeller . Özellikle de erkek aslan sadece grubu yönetme (kisaca liderlik diyelim), üreme ve disi aslanin avladiklarini afiyetle yemekten baska isle istigal etmiyor. Cok inanmam su burçlara ama tecrübeyle sabittir aslan burçlari tembeldir... Liderlik vasiflariyla herseyi halledebileceklerini sanirlar... Ama, maalesef sadece bu özellikleri yeterli degildir... Biraz geç anlarlar ama is isten çoktaaaaaan geçmistir... Neyse biz insanlarin su karmasik dogasindan hayvanlarin tikir tikir isleyen dogasina dönelim. Aslanlar karinlari doydugunda kendilerine gölgelik bir kuytu bulup dinlenmeye çekiliyorlar. Yanlarindan yürüyerek geçseniz dönüp bakmazlar bile. Ama yine de risk almayin derim ben. Ne olur ne olmaz. Genellikle disi aslan antilop ailesine mensup hayvanlari, zebralari avliyor. Aslanlar günbatiminda hareketlenip avlarinin pesine düsüyorlar.


Nakuru Park , Nisan 2009 Mart. Agacin dalina tünemis disi aslan.


Nakuru Park, Nisan 2009. Agacin gölgesinde dinlenen erkek aslan.

2. LeoparLeoparlar büyük cüsseli etoburlar içinde yakalanmasi en zor hayvanlar. Leoparlar pek sosyal hayvanlar degil :-). Kendi baslarina takilmayi seviyorlar. Biraz içe mi kapalilar ne? Kavga ve dalastan pek hoslanmiyorlar. Büyük kedi ailesi içinde de en yüksege tirmanabileni leoparlar. Öyle güçlüler ki kendilerinden cüssece büyük hayvanlari öldürüp, uyanik aslanlara ve sirtlanlara yem etmemek adina agacin en tepesine kadar tasiyabiliyorlar avlarini.

Nakuru Park, Ekim 2010...




3. FilAfrika filleri dünyadaki en büyük kara memelisi. Üstün zekalari, fil ailesi içindeki karmasik sosyal yapilariyla dikkati hemen çeken hayvanlar bunlar. Karmasik sosyal yapilarini kisaca açiklamaya çalisayim. Güçsüz, yarali, yetim fillere ayri bir ihtimam gösteriyor fil sülalasi. Hayatini kaybeden fillerin ardindan yas tutuyorlar. Hassas burunlari sayesinde su rezervlerini bulmakta üstadlar. Geçen sene Nairobi Fil Yetimhanesini gezdigimde ögrenmistim, eger minik yetim fillerden birini severseniz, üzerinden uzun yillar bile geçse o fille eger dogal ortaminda karsilasirsaniz sizi kokunuzdan taniyacaktir. Fil gibi hafizasi var derler ya bazi insanlar için. Insanlari bilemem ama bu bir gerçek filler için. Fillerin kulaklari büyük oldugu kadar da çok faydali. O koca kulaklarini baya maharetle kullaniyorlar. Tehlike aninda ve sinirlendiklerinde kulaklarinin hareketiyle diger filleri uyariyorlar. Kulaklarin diger bir fonksiyonu da yelpaze olarak kullanilmasi ve Afrika'nin o sicaginda koca cüsselerinin isisini düsürmesi. Afrika fillerini Afrika Kitasi seklindeki koca kulaklari Asya fillerinden ayiran en büyük özellikleri. En bas düsmanlari fildisi avcilari. Bu acimasiz avcilara av olan fillerin yetim kalan minik bebeleri Nairobi'deki yetimhaneye getiriliyor ta ki kendi baslarinin çaresine bakmayi ögrenene kadar. Ama, o üstün zekayla fildisi avcilari tarafindan canice öldürülen ebeveynlerini asla unutmuyor ve ellerine geçen ilk firsatta öclerini almak için karsilastiklari insanlari öldürüyorlar. Genelde 70 yasina kadar yasayan fillerin ölüm nedeni dislerini kaybettiklerinden çigneme yetilerini de kaybetmeleri ve iyi beslenememekten dolayi gözlerini yummalari.

Amboseli Park, Nisan 2009...

4. Bizon (buffalo)Kocaman, agir inekvari hayvanlar bizonlar. Ülkenin hemen heryerinde, özellikle de meralik ve ormanlik alanlarda rastlaniyor bizonlara. Önceden kestirilemeyen tavirlariyla kötü bir üne sahip bizonlar hayli tehlikeliler. Tehlikeliler çünkü köseye sIkIstiklarinda ya da yarali olduklarinda sakin bile görünseler saldirabiliyorlar. Onlarin bön bön baktiklarina aldanip da arabadan atlayip da hatira fotografi çektirmeyi sakin aklinizdan bile geçirmeyin. Bizonlar da diger hayvanlarin çogunlugu gibi geceleri besleniyorlar. Gündüzleri mi? Gündüzleri ise üzerlerindeki asalak kusla beraber bön bön etrafa bakiyorlar ya da çamur bir su birikintisi bulup çimiyorlar.

Nakuru Park, Haziran 2009...

5. GergedanBu 5 büyükden nesli tehlikede olan tek hayvan gergedanlar. Kenya'da gergedanlar siyah ve beyaz olmak üzere ikiye ayriliyor. Iki cinsi birbirinden ayiran en büyük iki özellik agizlarindaki sekil farkliligi ve siyah gergedanin üç toynakli olmasi. Ince, tüysüz, gri renkli derili gergedanlar biri daha uzunca olmak üzere iki boynuzlular. Siyah gergedanlar genelde asosyal oluyorlar ve tek takiliyorlar. Beyaz gergedanlar ise sosyal olanlar. Diger gergedanlarla birlikte dolasmayi seviyorlar. Gergedanlar da hayli sinirli ve herhangi bir neden olmadan bir anda agresiflesen hayvanlar olarak nam salmislar Afrika'ya. Saldiracagi zaman gergedan kafasini öne egiyor ki, boynuzuyla hedefe kilitleniyor, burnundan sinirli sinirli solumaya basliyor, dörtnala gitmeden önce ayaklarini yere sürtüyor. Saatte saka degil tam 19 km kosabilme kapasitesi var. O koca cüssesine ters oranti hayli çevik hayvanlar. Gergedanlarin da bizonlar gibi asalak kuslarla ortak bir yasamlari var. Kuslar onlarin derilerindeki parazitleri temizliyor, gergedanlar da onlari rahat birakiyorlar bu islem sirasinda. Kuslar gergedan üzerinde bulduklari keneleri hem yiyorlar hem de gergedena özel bir sesle ne bulduklarina dair sinyal veriyorlar. Bu kuslar zaman zaman gergedanlarin derisinde olusan yaradan sizan kani emseler ve de yaranin kapanmasini geciktirseler de gergedanlar, o agresif hayvanlar buna hiç ama hiç ses çikartmiyorlar.

Nakuru Park, Haziran 2009...

Demek ki hayvanlar için de ayni sey, ne de olsa çikar dünyasi :-).

Yarin misafirlerimizle Nairobi'ye en yakin park Nakuru'ya safari yapmaya gidiyoruz. Ne zamandir aklimdaki su Büyük 5 yazisini bu vesileyle yazayim dedim. Döner dönmez gerek bu seferki gerek se bir önceki safarilerimizden seçmece fotograflarimi yazima ekleyecegim.

Diyorum ki bir daha sitemi ziyaret ediverin lütfen hafta içinde :-)...

Not: Büyük 5'i görebileceginiz ülkeler Güney Afrika, Kenya, Tanzanya ve Botsvana. Ancak son bilgilere göre Botsvana'da gergedanlarin soyu tükenmekte...

11.10.10

Atelyemin 2. yasgünü...

Angola'dan Kenya'ya tasinali 2 seneyi geçti. Nairobi'ye geldigimizin 2. ayi evimize tasinmistik. Angola'da esyali ev kiralamis oldugumuzdan buraya sadece bavullarimiz ve tasima sirketiyle bizi takip eden metal kolilerdeki özel esyalarimizla gelmistik. Maalesef zevkimize uygun dösenmis bir ev bulamayinca is basa düsmüs ve igneden iplige bastan bir ev dösemistik. Bu asamada odalardan birini kendime atelye olarak tahsis etmis ve ona göre düzenlemistim. Iki yil önce bugünlerde yazmis oldugum kayitlarima baktigimda "Açilisa Beklerim" isimli bir yaziyla da atelyemin hazir oldugunu ve sadece ilhamin beni gelip bulmasini bekledigimi yazmisim.


Sanirim bu iki sene içinde zaman zaman dalgalanmalar olsa da ilham sagolsun beni pek yanliz birakmadi.


Bu iki seneye neler mi sigdi?



  • Kenyali bir ressam ve agaç baski sanatçisi Jhon Silver'dan agaç baski egitimi aldim. Ve, akabinde kendi atelyemde baski çalismalarima devam ettim, halen de ediyorum.


  • 2009 Aralik ayinda Nairobi Accueil'in aylik toplantisinda düzenledigi karma sergiye tablolarim ve baskilarimla katildim.


  • 2010 Mayis itibariyle Tanzama ve Unik Sanat Galerilerinde baskilarimi satisa sundum.


  • 2010 Haziran yine Nairobi Accueil toplantisinda Omo Vadisi konulu fotograflarimi sergiledim.


  • 2010 Ekim Nairobi Accueil sanatsal satis gününe fotograf ve agaç baskilarimla katildim.

Daha katedecek uzun bir yol var ama benim acelem yok. Pole pole, yavas yavas yola devam...




Atelyemin 2 sene önceki pürüpak hali...





Atelyemin bugünkü hali...







Gece demedim, gündüz demedim çalistim :-)...








Baskilar kurumada...


Baski asamasindayken...



Sanatla ilgilenmeye basladigimdan beri ortaya çikarttigim çalismalarimi bir web sitesi çatisi altinda topladim. 2000'lerin basinda basladigim seramik dahil, resim, agaç baski, hatta bazi fotograf karelerimi bu sitede bulabilirsiniz. Arsivimle ilgili planladigim ama bir türlü el atamadigim detay çalisma neticesinde fotograf dosyasi da daha zenginlesecek. Ama ne zaman? Evet, cevabi ZAMAN buldugumda :-).

7.10.10

Sebzeci Kiz

Danimarka'nin Kemalettin Tugcu'su, Andersen'in çocuklugumuzda dinledigimiz, içimizi ciz ettiren masallarindan "Kibritçi Kiz"a benzedi yazimin basligi.

Benim hikayem yılbaşı gecesinin dondurucu ve kavurucu sogugunda geçmiyor. Benimki Güney Yarimküre'nin yaz sezonuna girdigi su günlerde, Nairobi'nin 1.800 metre rakimina sükrettiren iliman ikliminde geçiyor.

Kahramanimiz haftanin iki günü müzik okulunun yolunu tutmaktadir. Gelin kahramanimiza bu yazi içinde "muzungu", yani beyaz insan diyelim. Evet, yine müzik okuluna gittigi günlerden birinde muzungumuz ders bitiminde solugu alis veris merkezinin giris katindaki sebze dükkaninda alir. 20 yy'lin basinda Kenya'nin kiyi sehri Mombasa ile Viktorya gölü arasinda kurulacak tren yolu insaati için Kenya'ya gelipte, insaat bittikten sonra buraya yerlesen Hintlilerin 3. kusak akrabalarinin elindedir Kenya'da ticaret. Sadede gelirsek bu manavi da Hintliler isletiyordu. Bizim muzungu alis verisini hizlica yapti, zira her geçen dakikain Nairobi trafigini daha da içinden çikilmaz hale dönüstürdügünü düsündü. Dalgin dalgin aksama ne pisirse acaba diye düsünürken kendisine yardim eden sebzeci kizla kasadaki Hintli kizin konusmalarina kulak kesildi. Kendisine bakip bir seyler söylüyorlardi. Daha bir pür dikkat dinleyince iki genç kizin kendisine bakip su yabanci hanimlarin nasil böyle zayif kaldiklarini sorguladiklarini anladi. Hatta sebzeci kiz 1 sene içinde tam 12 kilo aldigini ve kilolarini bir türlü kontrol edemediginden dem vuruyordu.




Muzungu kizlara dönüp "Pardon, zayif kalmanin sirlarini mi merak ediyorsunuz?" diye sordu.




2 genç kiz da gözlerinde bu sirri ögrenmeye aç bir isiltiyla muzunguya baktilar. Muzungu "Zayif kalmayla ilgili herhangi bir sir yok maalesef." dediginde iki genç kizin da gözlerindeki o isiltinin söndügünü gözlemledi. "Durun, durun! Hemen hayal kirikligina ugramayin! Ben anlatmaya baslamadan önce siz bana anlatin bakalim yeme aliskanliklarinizi." dedi muzungu. Kizlar basladilar anlatmaya.




"Sabah kahvalti etmiyoruz. Sadece çay içiyoruz. Ögle yemegini geçistirip, sadece ve sadece aksamlari dogru düzgün yemek yiyoruz." Sadece 1 ögün yemek yiyerek kilo nasil aldiklarini anlamadiklarini üzgün bir ifadeyle anlattilar.




Muzungu yüzünde gülümsemeyle yeme aliskanliklarindaki yanlis noktalari degistirdikleri günden itibaren kilo vermeye baslayacaklarini, hele bir de bu yeni aliskanliklarina biraz da egzersiz eklerlerse zafere daha kolay ulasabileceklerini, her geçen gün kendilerini hafiflemis ve daha enerjik hissedeceklerini söyledi.




Neydi bu yanlislar:


- Sabah kahvaltiyi atlamak


- Ögle yemegini geçistirmek


- Aç bir ilaç aksam yemegine kitliktan çikmis gibi yüklenmek




Neydi yeni edinilecek iyi aliskanliklar:


- Egzersiz (yürüyüs, asansör yerine merdiven çikmak)


- Günde üç ögünü asla atlamamak


- Bu üç ögüne ek ögün aralarina birer meyve serpistirmek






- Aksam geç vakit birseyler atistirmamak


- Aksam yemeginin en hafif ögün olmasi gerekliligi





Bu ögütlerin üstünden iki hafta geçmisti ki muzungu yine ayni manavda alisveristeydi. Sebzeci kiz muzunguyu görür görmez kosarak yanina geldi müjdeli haberi vermeye. Tam tamina 3 kilo vermisti. Hem de eskisinden de fazla yiyerek.


Muzungu bugün yine ugradi manava. Bastan asagi siyahlar giymis sebzeci kiz daha da bir zayif göründü gözüne bu sefer. Sebzeci kiza "Cok alimli, çok zarif görünüyorsun bugün!" dedi muzungu. Sebzeci kiz basarmanin verdigi mutlulukla "Evet, eski zerafetime dönene kadar da devam" deyip, göz kirpti.


Muzungu hiç tanimadigi birinin hayatina olumlu bir dokunusta bulunmaktan mutlu evin yolunu tuttu.





Mutlu son...

6.10.10

To look or to see / Bakmakla görmek

Bu sabah müzik teori sinavim vardi. Pek, pek, pek güzel geçti, darisi yaklasmakta olan piyano pratik sinavimin basina...



Sinavdan çikar çikmaz eve gelip son baskisi beni bekleyen "Bakmakla görmek" isimli çalismamla hasir nesir oldum. Sonuç asagida.


Woodcut print/agaç baski -4 renk, (44 x 33 cm)


Bu uygulamayi da halen elimde bulunan bir zamanlar yapmis oldugum ebru baskinin üzerine yaptim.


Woodcut print (3 colours) on a marble paper / Ebru üzerine 3 renk agaç baski (44 x 33 cm)


Not: Sinavdi, baskiydi derken saat 3 pm olmus, ben yine ögle yemegini atladim.

Haydin bana afiyet olsun!

3.10.10

Gül Derman - Cin Seddi



1993 Ekim ayi, tam tamina 17 sene önceydi, Gül Derman su yukaridaki elek baski teknigiyle yapmis oldugu "Cin Seddi" baskilarindan birini bana ev hediyesi olarak ogluyla gönderdiginde. Gül Derman bana bir baskisini hediye olarak göndermisti. Nasil mutlu olmustum o hediyeyi aldigimda anlatamam size. Hemen çerçeveletmis, salonumda nereye asacagimi bilememistim.

Su anda Fransa, Dinard'daki evimizin salonunu süsleyen bu baskiyi her gördügümde 1994 senesinde Marmaris'e giderken elim bir trafik kazasinda esi Dr. Ugur Derman ile yasamini yitiren Gül Derman gelir hep aklima. Sanatiyla Türkiye'yi yurtdisinda disinda temsil etmis, sanatiyla birçok basarilarin altina imzasini atmis Gül Derman'in esi de Acibadem Hastanesi'nin kurucu dokrotlarindandi. Ikisinin de sanat adina, saglik adina yapacak daha çok seyleri vardi.



Geçen gün Lebriz Sanat sitesinde dolasirken Gül Derman'in bana hediye etmis oldugu su yukaridaki baskinin aynisini satista görünce aramizdan zamansiz ayrilan bu çifti anmadan geçemedim...

2.10.10

Umut...


Son baskim Umut'u müslüman ülkelerde insanca yasayabilmek için savasan, dogal haklari özgürlüklerini kazanmaya çabalayan kadinlari düsünerek yaptim.